Skip to main content

(Bu sütunlarda Tuva’lı Kübey’in Adil Yaşam® notları başlığı altında yayımlanan yazılarda geçen Tuva, Kübey, Hömey/Kömey gibi kavramlar için https://adilyasam.net/tuvali-kubeyin-adil-yasam-notlari-hakkinda/ adresindeki birkaç paragrafa göz atıp geri dönmeniz önerilir. Tuva’nın bu denli sık anılmasının nedeni, doğaya eşsiz saygıları nedeniyledir.)

Ey insanoğlu, bak şimdi sana 1968 kuşağını anlatacağım. O zamanlar,  öğrenci olaylarından, sanata,  büyüleyici bir dönemdi. Sen insanoğlu; o zaman dayatılan tüm toplumsal baskıları yıktın, orman iyesinin sesini duydun, beni gördün.

Benim gönül dediğim, senin ise; “hümanist kolektif  bilinci “ dediğin,  “insanlığın özünü”  yeniden yoğurdun.

Sen 1968 de Beatles ile güldün, ağladın, dans ettin, meydan okudun.

Şimdi yeşil, dijital genç kuşak iklim aktivistleri “No future, No nature” diyor, iklim için okulu boykot ediyorlar, Greta Thungberg gibi.

Dünyanın her yerinde  benim kızlarıma, oğullarıma “o ağaç değil candır” diye sarılıp onu koruyan gençler var, bir yandan ağlıyorum onları böyle görünce, bir yandan kızıyorum, hiçbir şey yapmayan insanoğullarına.

1968 de her şeyi değiştirdin, insanoğlu.

1968 de özgür düşünen, ilkeli, etik bilim insanları, toptan karşı durdu, hükümetlere.

Dünyanın kaynaklarının hızla tüketildiğini  gören bilim  insanları  Roma Kulübü’nü kurdu, ben Kübey Hatun o zaman ne kadar çok sevinmiştim,  sesimi bilim insanları da duydu diye.

Aurelio Peccei gibi sanayiciler desteklemişti, Roma Kulübünü.

Alexander King , Dennis  Meadows  gibi bir avuç bilim insanı daha 1972’lerin bilgisayar gücüyle  dünyanın kaynaklarının tükeneceğini modellediler. Dünyanın kaynakları tükeniyor, bu al-kullan-at doğrusal ekonomisi sürdürülemez diye rapor yazdılar, tüm dünyaya yayıldı Roma Kulübü raporları. O zaman aydan uzaydan dünyanın resimi çekildi, mavi-yeşil bir kürecik.

Dünya da en fazla on milyar insana yetecek gıda kaynağı var, daha dün sekiz milyarı geçtiniz, yeter artık , Roma Kulübü raporlarını okuyun. IPCC iklim değişimi raporlarını okuyun.

Şimdi ise artık bir çocuk bile OpenAI  algoritmasına sorarak bunu öğrenebilir, bu konuda ki yayınlara  internetden ulaşabilir. Ekolojik kitapları alıp, okuyabilir.

Çok enerji tüketiyorsunuz. Evlerinizi çok ısıtıyorsunuz. Serinlemek için  çok klima kullanıyorsunuz.

AVM lerde, Plazalarda yeşil dönüşüme başlamadınız bile, sanayide yeşil dönüşüm için ne bekliyorsunuz, daha çok seller mi? Daha çok kuraklık mı?

Traş makineleriniz elektrikli olması şart mı ?  Diş fırçalarınız elektrikli olması şart mı ? Buzdolaplarınız, çamaşır bulaşık makinalarınız daha az su ve elektrik kullanamaz mı? Hergün elektrikli süpürgeyi kullanmak zorunda mısınız?

O makinalar, petrol yakıyor, doğal gaz yakıyor, kömür yakıyor, havaya CO2 salıyor, görmüyor musunuz?

24 saat TV izlemek zorunda mısınız, o tv’ler ne yakıyor?..

Bir zamanlar saat 18.00’de bayrak ile açılır, saat 24.00’te bayrak ile kapanırdı, İstiklal Marşınız ile. Her gün asansör , yürüyen merdiven kullanmak zorunda mısınız, onlar ne yakıyor, havaya CO2 salıyorsunuz, her yere özel oto ile gitmeniz gerekiyor mu ?

Toplu taşıtlar işinizi görmüyor mu ?

Bisikletler ile gidemez misiniz, işinize, gezmeye ?

Hergün CO2 ayak izini, su ayak izini hesaplıyor musunuz ?

Evinizi fosil  yakıtlardan elde edilmiş  petrokimya  ürünleriyle dolduruyorsunuz?

Gözün gibi sakındığın bebeğine plastik oyuncak alırken onun gelecekteki yaşamını karartıyorsun, her oyuncakta nefes alacağı O2 azalıyor, içeceği H2O azalıyor, görmüyor musun?

Petrokimya ürünlerinden niye oyuncak alıyorsun, sen kendin yapamaz mısın bebeğine bir oyuncak, bir kere denesen.

Poşet ile alışveriş yaparken o petrokimya ürünü plastiklerin nasıl çöp yığınlarına dönüştüğünü görmüyor musun, bir araştır bak, geri dönüş oranı nedir?

Neden kendi filen, çantan ile gitmiyorsun alışverişe.

Plastik şişeler, plastik kaplar yerine cam kaplarda dökme sıvılar almak neden zor olsun ki; her bir plastik şişenin CO2 ve H2O  ayak izini biliyorsan…

Petro kimya ürünlerinden yapılmış, bu kadar çok deterjana ihtiyacın var mı gerçekten?

Nerede zeytinyağından yapılmış sabunlar?

Petro kimya ürünlerinden yapılmış  fırçalar, lambalar, kapı kolları, askılar, petrokimyadan yapılmış halılar, örtüler. Bu kadar çok eşyayı nereye koyabilirsin, al-kullan-at, sonra git bak kent dışına.

Çöpten dağlar, kokuyor, patlıyor.

Ey insanoğlu bu tüketim çılgınlığı ile dünyanın limitlerini çoktan aştın.

Ya benim canlarım olan yararlı böcekleri ve bakterileri  öldürmekte kullandığın  petrokimya ürünlerinden ürettiğin kimyasallara ne demeli?

Ne arı kaldı, ne de kelebek, tarlada, bahçede…

Marketde aldığın her yiyecekte kullanılan katkı ve koruyucu madde ile aslında petrol yiyorsun, farkında mısın?

Neden bu kadar çok kanser var sanıyorsun, çevrende?

Ey insanoğlu, ey köylüler, ey çiftçiler, ey tarım şirketleri, ey dev market zincirleri toprakta ata tohumu bırakmadınız?

Yiyecek tarlalarınız , yeniden canlandırılmış  fosil kalıntılar.

Ey insanoğlu aslında sen , yetiştirdiğin endüstriyel yiyecek tüketicisi olarak, yeniden canlanmış  fosil yakıta döndün, kendi elinle kurduğun ekonomik çarkların.

Run JOE run.

GDO lar ile obez oldunuz, sonra spor salonlarında kendi kendinize yürüyen bantlarda koşuyorsunuz, çünkü bırak koşmayı ; yürümek için ne orman kaldı kentlerinizin etrafında, ne de New York’un Central Park’ı gibi doğru dürüst geniş parklarınız var.

Çok büyük gökdelenler yapıyorsun. Çok geniş evler yapıyorsun. Çok geniş otoyollar yapıyorsun.

Ne kadar çok enerji ne kadar çok petrol-kömür-doğal gaz tüketiyorsun bu kentler de ve kentleri birbirine bağlayan otoyollar için.

Sürekli taşıyorsun malları ülkeden, ülkeye, kıtadan kıtaya.

Çok büyük tankerler ile petrol taşıyorsun, sonra çok büyük konteyner ile mal taşıyorsun.

Çok büyük kamyonlar, çok büyük vinçler, pompalar, motorlar çok büyük makinelerin sürücü koltuklarında ne taşıyorsun insanoğlu, neye ihtiyacın var aslında, bir kere düşün insanoğlu.

Dünyanın iklim değişimini 1.5 derece sınırında tutmak için önce petrokimya ürünlerinden senin vazgeçmen gerekiyor insanoğlu. Sen tüketmekten vazgeçmeden; petrokimya üreticileri vaz geçer mi seni petrokimya ürünleri ile zehirleyerek, mutlu etmekten…

Yediklerin ile kullandığın eşyalar ile aslında petrokimya ürünleri gibi fosilleştin, bunu sana ben Kübey Hatun söylüyorum, böyle açıklıkla, böyle tane tane.

Şimdi giydiklerine bakalım, nedir bunun aslı astarı?

Söyle bana bu üstünde ki marka ya da çakma marka elbiseler, ceketler, bulüzlerin malzemesi nedir?

Hadi bak etiketine, yaz buraya şimdi.

Ben görüyorum, sen yazdığında…………………………………………

Polyester mi? Naylon mu? Akrilik mi? Oranlara inandın mı?

Polyester, naylon, akrilik  giysi üretmek için ne kadar su gerekiyor, bir araştır bak.

Ben Google değilim, söylemeyeceğim.

Biliyorum tabii  bir kot pantolon için ne kadar su tüketiyor, firmalar, yada bir tişört için ne kadar su tüketiliyor.

Dünyada ki su miktarı asırlardır aynı idi, artık hızla tükeniyor, ne yeraltında kaldı, ne göllerde.

Gölleri, nehirleri kuruttunuz.

Tatlı su bile bulamayacaksınız yakında.

Bir bardak su da ne fırtınalar kopacak , hala farkında değilsiniz.

Organik  üretilen keten veya yünün  boyanması için  çok su tüketiyorsunuz, çok…

Ey insanoğlu  aslında o kadar çok şeyi bir birine bağladınız ki, arapsaçına döndü herşey, farkında değilsiniz.

Enerji hatlarınızı, kara, hava, deniz, demir yollarını öyle bir birine bağladınız ki, corona oldu, bir maske bile bulamadınız.

Dünyanın bir ucundan giysi üretip, diğer ucuna göndermeye fast fashion diyorsunuz, hay aklınızı seveyim.

Sonra  milyonlarca giysiyi afrika ya gönderiyorsunuz, yakmak için.

Bir de buna ad takmışsınız, geri dönüşüm.

Dünyada ki geri dönüşüm oranı yüzde 7 bile değil, hadi sizin greenwashing‘inize inanayım, yüzde on olsun.

Tek dişi kalmış canavarların anlattığı greenwashing- yeşil masallara -nasıl inanıyorsun ey insanoğlu.

Akşam somon balığı yersin, nerde yakalanmış, dünyanın neresinde, bilmezsin, Marmara denizini müsilajlar kaplar, Norveç’ten somon balığı yersin.

Otomobilinle  yüz kilogram  benzin yakarak, üçyüz kilogram  karbondioksit salarsın.

Neden  24 saat x 365 günde;  sadece % 5 zamanda, kullandığın arabayı tutarsın, otoparkında…

Neden güneş enerjisi ile üretilmiş elektrikle çalışan otobüse binmezsin ya da hidrolik santralde üretilmiş  elektrikle çalışan metro ya da tranvaya.

Yediğin mevya sebzeler için kullanılan gübre ve ilaç ile nasıl zehirlendiğini biliyor musun?

Bu ilaçlar, gübreler nasıl üretiliyor, aslı nedir diye soruyor musun?

Boş ver sen tiktokt’a kedi videosu seyret… diyeceğim, dilim varmıyor …

Bak şimdi ne yap, bir düşün.

Bu giysilere, eşyalara gerçekten ne kadar ihtiyacın var?

Bunları satın almak için ne kadar saat çalıştın?

Yediğin şeyleri internetden alma.

CORANA DAYS de öğrendin, artık. Salçanı, turşunu, tarhananı, reçelini kendin üretebilirsin.

Doğal, ata tohumu yapan köylüden doğal besinleri satın alabilirsin  organik pazarlarda.

Ne yersen osun  ey insanoğlu…

Artık fast fashion’a sen de stop de…

Bak beni de kendine benzettin, plaza diline döndü dilim.

Leave a Reply