Skip to main content
İletişim Araçları

Misyon, Vizyon, Öz Değerler ve Gerçekleştirme Stratejisi

By Mart 14, 2022Haziran 9th, 20223 Comments

Misyon (Özniyet):


“Bütün” olarak nitelenen ve birbiriyle dayanışma halinde varlığını sürdürebilen canlı ve cansız tüm varlıkların haklarının gözetimi değerinin, bu hakları olumlu veya olumsuz etkileyebilecek tüm kişisel ve kurumsal paydaşın değer sistemlerine yerleştirilmesi temel niyettir.

Vizyon (Büyük İddialı Sonuç):


Tüm kişi ve kurumlar, yaşamlarının her alanındaki tutum ve davranışlarında “bütün”ün sürdürülebilirliğine olumsuz etki yapmayacak alışkanlıkları edinmişler, bunları yaşamlarının doğal uzantıları haline getirmişlerdir. Bu vizyonun kısa ifadesi “zarar verme”dir; hiçbir şeye ve de kendine!

Özdeğerler:


Misyon ve vizyon ifadeleriyle belirlenen amacı gerçekleştirme yolunda, yol boyunca gözetilecek değerler şunlardır:

(a) Arzulanan tutum ve davranışların gerçekleşmesi yolunda mümkün olan azami ölçüde doğal yolları benimsemek, ceza ve ödül yoluyla yaptırıma asgari ölçüde yer vermek,

(b) Arzulanan tutum ve davranışlara sahip kişi ve kurumları yaygınlaştırmanın temel taşıyıcıları olarak benimsemek.

(c) “Ağ Aklı”ndan her fırsatta yararlanmak.

Gerçekleştirme Stratejisi:


Strateji, bir amacı gerçekleştirme yolunda birbirine zıt etkilere sahip öğeler arasındaki olası “açmaz dengelerinin kırılması”na1 yardımcı olabilecek önlem(ler)dir. Buna göre, tanımlanan Büyük İddialı Sonuç (vizyon) için aşağıda açıklanan bir “taşıyıcı” kullanılacaktır.:

(a) (İstanbul, İzmir ve diğer yıkıcı deprem beklentisi olan yöreler için) Yörede beklenen depremleri bir fırsat olarak kullanarak Adil Yaşam’ın taşıyıcısı yapmak. Beklenen depremin sürekli bir korku yaratma aracı olarak kullanımı yerine, bir değişim aracı olarak kullanımı bu açmazın kırılmasında değerli bir stratejik araçtır.

Depreme hazırlığın kamu eliyle yapılabilecek olanlarının (binaların yıkılması, toplanma alanları oluşturulması, yolları serbest bırakacak araç park alanları oluşturulması gibi) dışında geniş bir alan tamamen “bireysel hazırlığa” bağlıdır.

“Deprem öldürmez bina öldürür” şeklinde sloganlaşan söylem yerine “deprem öldürmez, deprem öncesi, sırası ve sonrasında ihtiyaç olan tutum ve davranışları kazanmamış ya da bazılarını değiştirmemiş olmak öldürür” söyleminin benimsenmesi gerekir.

Çoğu kişi ve kurum bunu bilse de, kolaylaştırıcı araçlar olmaksızın bu hazırlık genellikle gerçekleşemez.

Adil Yaşam Projesi, bu yolda Deprem Zararlarını Azaltmak: Nasıl? Başlıklı belgesinde iki kolaylaştırıcı bölüm ortaya koyuyor2:

(1) Kendini değiştirme bölümü: Herkes bazı alanlarda kendini değiştirmek ister ve bazıları deprem açısından da önem taşır. İnternet üzerindeki Kendini Değiştirme bölümünden yararlanacak kişiler, hem onlarca değişim alanı fikrinden seçim yapabilecekler, hem de bu bölümü zenginleştirici katkılar yapabileceklerdir. Kişiler bu fikirlerden deprem açısından da yararlı olabileceklere kendileri karar vereceklerdir. Bu yaklaşımın bir özelliği, her değişim isteğinin yerine getirilmemesi halinde kişilerin kendilerinin karar verecekleri bir yaptırım içermesidir.

(2) Bireyler, aileler ve kurumlar arası dayanışma bölümü: İnternet üzerinden Yöre halkının katkılarına açılacak bu bölüm her afette işe yarayacak, halkı bir dayanışma toplumu haline getirecektir.

(b) Proje Türkiye’deki tüm kurumlar açısından bir örnek olabilecektir.

Fikirlerinizi Paylaşın.

Formu kullanarak düşüncelerinizi bizimle paylaşabilir ve bu içeriği geliştirmemize yardımcı olabilirsiniz.

Kaynaklar


1 Strateji açıklama ve tanımı için: Tıklayınız, Tıklayınız

2 Bu iki kolaylaştırıcı, “Deprem Zararlarını Azaltmak: Nasıl?” adı altında bir kitapçık olarak bulunmaktadır.

3 Comments

  • Uzun yıllardır LGBTi haklarında STK larda bulunup anlamaya çalıştım. Oradan yaygın bir klişe: “Kimin ahlakı?”. Bu klişeden esinlenerek ben de burada soruyorum: Kimin adaleti? Kanımca dünyanın var oluş amacı “adil” olmak değil ki, adalet insan bilincinde oluşmuş soyut bir kavram, sözcüğün ifade ettiği kavram da kişiden kişiye farklı olabilir. Zaten yaşamın tarihine bakıldığında (tarih gerçekleri yansıtıyor ise) yaşam ne denli adil olmuş ki?
    Biz en iyisi bizim dışımızdaki dünyaya nizam vermeye çalışmaktansa, kendi içimize dönüp, “ben kimim, var oluş nedenim nedir, neden bu çağda ve bu coğrafyada varım” gibisinden soruların yanıtlarını bulmaya çalışalım.
    https://www.kemalgencay.com/yazi/02/varolus/
    https://www.kemalgencay.com/yazi/09/varolus1/
    En büyük değer “var” olmaktır, varlığınızla kalın
    Sevgiler
    Kemal Gençay

    • Tınaz Titiz dedi ki:

      Deep-Ecology (bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/derin-ekoloji–deep-ecology-) “kimin adaleti” sorusuna bir cevap olabilecek bir “referans kavram tabanı” oluşturuyor. Bunun “mutlak doğru” olması tabii ki beklenemez (zaten öyle bir kavram da olmayabilir); ama üzerinde anlaşılmış bir referans düzlemi tanımlar.
      Dünyaya nizam vermeye çalışmakla, “ben kimim, var oluş nedenim nedir, neden bu çağda ve bu coğrafyada varım” sorularıyla içe dönük nizam varma eylemleri aslında aynı amaca yönelik. “Kendime nizam verirsem dünyaya da vermiş olurum” varsayımının bir ifadesi ve de dünyaya nizam verme araçlarından akıllıca birisi.

Leave a Reply