Barınacak evleri kalmayan, yiyecek içecek bulamayan yaban domuzları sitelerin bahçelerinde dolaşmaya, konaklamaya, çöplerden beslenmeye, havuzlardan su içmeye çalışıyorlar. Önerilen çözümler: aCp
“Doğa Dostları’ndan” adlı sütunlarımızda canlı ve cansızlardan oluşan “bütün” ile barışık kişilere ve hikayelerine yer veriyoruz. Bunlardan birisi de Cemal Gülas. Ekşi Sözlükten şu alıntı onu tanıtmaya yeterlidir sanırız: “Doğayı öğretmek için aldığı ayı yavrusu (Datvi) o bunu yapmasaydı bir barınakta kafeslerde yaşayacaktı, tabi buna ne kadar yaşamak denirse. cemal gülas hergün ayı yavrusunu alıp ormada dağlarda onunla gezip ayının doğal ortamını tanımasını sağlamaya çalışıyor. ama asla ayının annesinin ona öğreteceklerini öğretemeyeceğini bilmenin acısını da içinde taşıyarak yapıyor bunu. bir ayının insanın bildiklerini bilemeyeceği gibi bir insanın da bir ayının…
Adil Yaşam web sitesi Matruşka Bebekleri gibidir; ama bir farkla. Matruşka bebekleri giderek küçülürken Adil Yaşam (AY olarak kısaltılıyor) açtıkça ilginçlikler ortaya çıkıyor. Bunlardan bir örnek, ana sayfadaki (Bu Animasyonu İzlemelisiniz) işaretli video bağlantısıdır. Bir bakınız, toplumda yakındığımız sorunların ne kadar çoğunun nerelerden doğduğunu, birbirlerini nasıl etkilediğini görebileceksiniz. Geri dönüşleriniz yeni bilgilerin üremesine yol açabilecektir. Teşekkürler
Ana sayfada, “Diğerkâmlık Tam da Budur” adıyla görülen video Adil Yaşam® davranışlarının nasıl yaygınlaşabileceğinin de bir ip ucunu veriyor. Annenin bir telkini çocuğu bir rotaya yönlendirebiliyor. Nitekim, zihinlere yerleşen bir kavramın, tüm enformasyon girdileri için bir “süzgeç” işlevi gördüğü yolundaki bir çalışma da benzer ipucuna işaret ediyor (tıklayınız).
Bu denli içten bir kutlama..Sözün bittiği yer (tıklayınız) (Video’yu aldığımız Tanfer Dinler’e teşekkürlerimizle)
Cahit Günaydın “Deniz dibinden hüzün dolu bir kare. Müsilajdan kurtulmak için boş bir Pina kabuğuna tırmanmış bir deniz hıyarı. Gördüğüm 30 deniz hıyarının 20’si benzer şekilde bir yerlere tırmanmış. Nereye kaçacaklar?” diye yazmış Prof.Dr. M.Sarı Marmara denizine dalarak çektiği fotografın altına. Kendimi Marmara denizinde yaşayan bir deniz hıyarı gibi hissediyorum, Barış Manço’nun kendimi hıyar gibi hissediyorum diyen şarkısında olduğu gibi. Deniz hıyarı diliyle anlatacağım olup bileni Hollanda ve Fransa da ki doğa hakkını savunan insanlara. Çünkü onlar doğa varlıklarını ekolojik tüzel bir varlık olarak kabul edip , dava açıp kazandılar….
Henüz meydana gelmemiş, ama meydana geleceği -belirli bir olasılıkla- iddia edilen bir “olmamış deprem” düşünelim. Çeşitli yörelerde (İstanbul, İzmir vb) beklenen depremler buna birer örnek olabilir. Her iki olayda ortak olan, alın(a)mayan önlemler sorunudur. Bu soruna yakın plan bakabilmek için önlemlerin: (1) Hangi olasılıklar dahilinde ve (2) Hangi risklere karşı alınması gerektiği ortaya konulabilmesi. Bir de beklenen / beklenmeyen, ama meydana gelmiş bir “olmuş deprem” (1999 Gölcük, 2023 K.Maraş gibi) düşününüz. Tüm olasılıklar örnek amacıyla verilmiş olsa da kişilerin önlem alma bağlamında ne kadar karışık bir durumda oldukları kolayca tasavvur…
Önce bir düzeltme! Yazının başlığında ima edilen “Yapılar Birdenbire Yıkılmaz” genellemesini düzeltip başına -açıkça yazılması yasak olan- (eğer..ise) koşullarından birkaçını ekleyeyim: “Eğer: a. Bir yapı ilk anda bile ayakta duramayacak kadar yanlış tasarımlanmamıiş ve b. Yapımında kullanılan malzeme nitelik ve nicelik olarak kötü ve eksik kullanılmamış ve c. İlk andan itibaren yıkım işaretlerini görmesi gerekenler kör olmamış iseler, yapılar birdenbire yıkılmaz; ağır çekim gibi yıkılırlar”. Bir de açıklama: “Yapı” terimi ile yalnızca binalar değil, kurum organizasyonları, devlet yapılanmaları ve bu kümeye girebilecek her şey kast ediliyor. Bununla beraber gözde kolay…
Yıllardır, afet zararları ortaya çıktıktan sonraki resimleri düzeltmeye odaklandık. Çünkü ezberlerdeki açıklamanın çekirdeği (maksim) -özellikle de doğal afetlerin- “önlenemezliği”dir. Halkın bir bölümü bunu Tanrı kaynaklılık ile açıklarken, geri kalan bölümü işe Tanrıyı karıştırmadan -yine o kadar önlenemez- “bu kadar binayı yıkıp da yenisini mi yapalım; o halde ancak sonuçlarını hafifletmeye çalışılmalı” şeklindeki bilim soslu ezber ile açıklıyordu. Bir afet sonrası doğan zararları azaltma ile, afet olmadan önce potansiyel zararlarını azaltma arasındaki fark, ölmüş ve canlı arasındaki fark kadar derin. Ölü için yapılabilecek olan, gömüp gereken taziyelerde bulunmak ve yas tutmak…