Rahatsızlığı kronikleşmiş, hastanemize sık gelir olmuştu. Kısa süreli yatışlarla tedavisini düzenliyorduk. Konaklamalar giderek sıklaşıyordu. Kendi de durumun farkındaydı. Bir keresinde “Benim şasi eskidi artık. Kasa eski olunca ne kadar düzeltirsen düzelt, başka yerinden bozuluyor” demişti.
Hasta yatağında sesini çıkarmadan gün boyu kitap okuması ara sıra notlar alması dikkatimizi çekiyordu. Geceleri hanımı refakat ediyor gündüzleri ise hastamızın yanında kimse olmuyordu. Gelen giden ziyaretçilerden hastamızın edebiyat eleştirmeni ve çocuk kitapları yazarı olduğunu öğrendik. Yaptığı çeviriler, eleştiri yazıları ve kitapları ile camianın tanınanlarındandı. Pek çok kitapta emeği ve imzası vardı.
Hastane ortamında çekingendi. Kendi ile ilgili soruları cevaplamaktan başka pek sesi çıkmıyordu. Hastane ortamında yaşanabilen ve bazen hastalarımızın abartılı tepkilerine neden olan küçük aksilikleri olgunlukla karşılıyor, gülüp geçiyordu.
O akşam sakin bir nöbet geçirmeyi umarken hastamızın kendini iyi hissetmediği haberi geldi. Odasına gittiğimde hemşire hanım nabız sayıyor tansiyon ölçüyordu. Çarpıntısı tutmuştu. Endişe içinde kendini iyi hissetmediğini, kötü bir şey olacağından korktuğunu anlattı. O gece hanımı da yoktu yanında. Kısa süreli daldığı uykuda anlamlandıramadığı kötü rüyalar görmüş heyecanlanmıştı. Gerekli tıbbi girişimi yapıp odadan çıkarken biraz yanında kalmamı rica etti. Hastamızın ricasını kırmayıp odaya döndüm. “En iyi yatıştırıcı hoşça muhabbettir” diyen emekli doktor abimi hatırlayıp sohbet etmeye karar verdim.
Okuduğu macera kitabını gösterip “sizi bu okuduklarınız heyecanlandırıp kabus görmenize yol açıyor olmasın?” diye sordum. Kitapta kaldığı sayfayı işaretleyip başucuna koydu. İşaret parmağı ile kafasını gösterdi.
– Hiç sanmam. Kitapta ne yazarsa yazsın. Her şey kafada başlayıp bitiyor. Sanırım ne okuduğundan çok nasıl okuduğu daha fazla etkiliyor insanı. İnanıyorum ki; bu kitabı hastane ortamı yerine tatilde deniz kıyısında okuyor olsaydım hiç öyle sizin söz ettiğiniz gibi olumsuz etkisi olmayacaktı üzerimde.
– Öğrendiğime göre edebiyatçıymışsınız. Hatta daha çok çocuk kitapları yazıyormuşsunuz. Merak ediyorum. Niye yazıyorsunuz? İnsan niye yazar? Özel bir nedeni var mı?
İtiraf etmem gerekirse amacım hastamızın dikkatini dağıtmak, konuşturup rahatlamasını sağlamaktı. Gözlüklerinin üzerinden yüzüme baktı.
– Kimi konuşur, kimi şarkı söyler, kimi de yazar. Yeter ki anlatacakların olsun. Okumaya hep meraklıydım. Üniversite yıllarımdan beri düzenli notlar alır, çeviriler yapar, yazarım. Önceleri hobi gibi başlamıştım. Yazarlık ne zaman asli işim haline geldi hatırlamıyorum.
– İyi de bunlar “neden yazıyorsunuz?” sorumun tam karşılığı değil.
– Herkesin kendince bir nedeni vardır, elbet. Önceleri okuduğum kitaplar yazılar ilgimi çekiyordu, sonra ilgim cümlelere yöneldi. Giderek sözcükler ve harflere kadar indim. Önceleri okuduğum kitap veya yazılar gibi yazabilir miyim? düşüncesiyle yazıyordum. O zaman sorsanız öyle yanıtlardım.
– Peki ya sonra?
Kenarda duran deri ciltli not defterini eline aldı
– Sonraları yazılardan çok cümlelerin önemli olduğunu fark ettim. İlgimi çeken cümleleri not eder kullanır oldum. O cümleler için yazıyordum, o yıllarda. Ama yaş ilerledikçe insan daha da derinlere korkmadan bakabiliyor. Zaman geçtikçe sözcükler ve anlamları ilgimi çeker oldu. Sözcükleri kullanabilmek anlamlarını gösterebilmek için fikirlerimi o sözcükler üzerinden anlatmayı seçtim. O yıllarda sorsan beğendiğim sözcükler için yazdığımı söylerdim.
– Peki şimdi ne düşünüyorsunuz?
– Yaşlanınca insan hayatın güzelliğinin bütünden çok ayrıntılarda olduğunu daha iyi anlıyor. Umarım sen de ağız tadıyla yaşlanır bu sözlerimi o gün hatırlarsın.
– Yani?
– Gençken hayat güzel yazılmış bir kitap veya yazı gibi olmalı diye düşünürdüm. Sonraları kendini iyi ifade eden cümle gibi olmanın güzel bir hayat için yeterli olduğunu düşünür oldum. Kırkından sonra ise hayat anlamlı ve yerinde kullanılan bir sözcükten öte değildi benim için. Hep o sözcüğü kovaladım. Şimdilerde ise hayatın harf, sadece bir harften ibaret olduğunu düşünüyor, onun için yazıyorum. Bilirsin alfabede sesli ve sessiz harfler olur. Çoğumuz sessiz harfler gibiyiz. Kimimiz sert kimimiz yumuşak ama sessiz harfleriz. İşte, bence yazarlar sanatçılar ressamlar alfabenin sesli harfleri oldukları için üretirler. Onların görevi sessiz harfler arasında bağlantılar kurup anlam yaratmaktır. Yazarlar bence bunun için yazıyor. Sanatçılar sesli bir harf gibi oldukları için üretiyorlar. Önünde ve ardında duran sessiz harflerle birlikte yaratabildiği anlam kadar hayata anlam katıyorlar. Gerisi ayrıntı.
Hastamızın çarpıntısı geçmişti. O eski sakin suskun haline geri dönmüş gibiydi. Muhabbete devam etmek istedim ancak yorulduğunu dinlenmek istediğini söyleyerek yanında kaldığım için teşekkür etti. Odadan çıkmadan geri dönüp “Her şeyi anladım da neden özellikle çocuk kitapları yazıyorsunuz?” diye sordum. Gülümsedi. “Dedim ya bence hepimiz alfabenin bir harfi gibi yaşıyoruz hayatı. Hangi harf olarak dünyaya geldiğini anlamak ve hangi harfler ile bir arada durmak gerektiğine çocukken yön veremezsek, hep yanlış yerde arayacaklar kendilerini ve belki de hiçbir zaman bulamadıklarının ne olduğunu dahi anlamayacaklar. Hoş, ben de çocuğum olduktan sonra fark ettim durumun vahametini. Bu yüzden özellikle çocuklar için yazıyorum” dedi.
Battaniyesini üzerine çekip iyi geceler dileyerek arkasını döndü. Birkaç gün sonra şifa ile taburcu oldu. Giderken kendi yazdığı kitaplardan birini masama hediye olarak bırakmış ve “harf tamircisine” diye imzalamıştı.
4 Haziran 2023, Mehmet Uhri / Harf Tamircisi
Hangi harf oldugumuzu ve hangi harfin yanında duracağımızı bilmek gerçekten yaşamımızı yönlendiren önemli bir miheng taşı. Buna büyüklerin de büyük etkisi var..olmayanı varmış gibi pompalamak, eksikleri görmeyip iyileştirilmesine engel olmak büyük zarar veriyor o cok sevdiklerine. Yaşamın zorluklarını görmeyip, surekli mutlu ozverili bir aile hayatı içinde yasayacagini düşünmek, o çok sevdiğimiz canlara yapılabilecek en büyük kötülük. Hangi harf olduğunu belirleyebilse, Hangi harfin yanında durmasını da öğrenecek o sevgili. Çok güzel bir yazi, önemli bir konu çok güzel dile getirilmiş. Paylaşım için teşekkürler Tınaz Bey. Sevgiler, slmlr.