Skip to main content

Cahit Günaydın

Deniz dibinden hüzün dolu bir kare. Müsilajdan kurtulmak için boş bir Pina kabuğuna tırmanmış bir deniz hıyarı. Gördüğüm 30 deniz hıyarının 20’si benzer şekilde bir yerlere tırmanmış. Nereye kaçacaklar?” diye yazmış Prof.Dr. M.Sarı Marmara denizine dalarak çektiği fotografın altına.

Kendimi Marmara denizinde yaşayan bir deniz hıyarı gibi hissediyorum, Barış Manço’nun kendimi hıyar gibi hissediyorum diyen şarkısında olduğu gibi. Deniz hıyarı diliyle anlatacağım olup bileni Hollanda ve Fransa da ki doğa hakkını savunan insanlara. Çünkü onlar doğa varlıklarını ekolojik tüzel bir varlık olarak kabul edip , dava açıp kazandılar. *( Suzanne Götze-Spiegel- das ist erst der anfang-)

“Ekolojik borç daha fazla büyümeden bugün biz Marmara deniz hıyarları için dava açabiliriz. Yaklaşık 10 bin yıl önce bir göl olan Karadeniz’in, suyun yükselmesi ve kırılmalarla Akdeniz ile Marmara’da birleştiğini biliyoruz. Bir taraftan Karadeniz’den besin yüklü sular Marmara’ya hücum ederken, Marmara’nın 25 metre altında oksijenin tükendiği hassas bir dengeyi yaratıyordu.

Bozdunuz doğanın dengesini siz insancıklar. Marmara Denizi’ne herhangi bir dönemde fazladan herhangi bir organik yükleme yaparsanız, bu durumda deniz içerisindeki tek hücreli canlılar hızla üremeye başlıyor, oksijeni tüketiyorlar. Bu basit doğa gerçeğini bilmiyor sizin o büyük kurumlarını yöneten yöneticileriniz. Bu gerçekleri söyleyen Prof. M.SARI gibi bilim adamlarını dinlemediniz, raporlarını okumadınız.

O yüzden kıyıya vuran yeşil, pembe, kırmızı renkteki canlılar, yani algler oluyor. Bu canlılar da denizdeki oksijeni tamamen tüketmeye başlıyorlar. İstanbul’daki suların ortalama yüzde 70 kadarı hiç arıtmadan geçmiyor, sadece ön arıtma denilen tesislerde yalnızca bir ızgaradan geçiyor, ondan sonra da Marmara’ya deşarj ediliyorlar.

Ben Marmara denizi hıyarı tüm bunları gördüm ve Hollanda ya da Fransada doğayı varlık olarak kabul eden EKOLOJİK OKUR YAZARLARA vekalet verdim. Shell ve Fransa hükümetine karşı dava açabilen ekolojik okuryazarlar, yeşil yakalar Marmara denizinde yaşayan deniz hıyarı resmine bakarak hareke geçebilir diye düşünüyorum.

Kutuplarda bir deri kemik kalmış kutup ayısı kadar yaşam hakkım yok mu benim? Ben Marmara denizı hıyarı olarak asırlardır çöpçülük yapıyorum burada. Kirliliği yiyerek beslenirim, tek başıma günde 350 kilogram, yılda 120 ton kumu ağır metallerden arındırıyorum ve Oksijen sağlayan deniz çayırlarını temizliyorum, deniz suyunu süzen pinaları temizliyorum.

Ama beni satıyorsunuz,150 dolara. Çünkü, Uzakdoğu’nun lüks mutfaklarında Çin’liler, Japonlar, Koreliler beni afrodizyak etkimden dolayı yiyor ve Marmara denizini öldürüyorlar.

Marmara denizinin öldürmesinden Çinliler de, Japonlar da Koreliler de Türkler kadar suçludur. Ekolojik okur yazar değilsiniz, Marmara denizini foseptik çukara döndürdünüz, Young Friends of the Earth Hollanda ve Fransa sesimi duyar mı? Shell’e karşı açtığınız dava gibi Çinli, Japon, Koreli restoran zincirlerine dava açar mısınız? Marmara denizinin ölümünün suç ortakları olduğu için. Fransız ekolojik okur yazarlara sesleniyorum Fransız hükümetine dava açtığınız gibi AB’ne dava açar mısınız Marmara denizini korumadıkları için…

Türklere söyleyeceğim tek şey Tuva dostu olmaları ve özlerine dönmeleri, onlar bir zamanlar denize, nehirlere, ormanlara, o kadar saygılı idi ki…

Ekolojik borç gelecek kuşaklar için artıyor, zekice yol var diyor Susanne Götze. Ben Marmara Denizi hıyarı, Susanne Götze’nin bizi kurtarmasını bekliyorum, burada…

Elimizde zekice bir yol daha var: Hukukçular geçmiş senelerde devletler hukuku doğrultusunda imzalanan Paris Anlaşması’nın ulusal hükümetlere karşı açılan davalarda işe yarayıp yaramayacağını ayrıntılı bir şekilde araştırdı. Ayrıca son zamanlarda iklime dayalı davaların ardı arkası gelmiyor. Belki de bu şekilde Birleşmiş Milletlerin Kağıttan Kaplanı gerçek bir otorite haline gelebilir.”*

________________________________________

*Susanne Götze’nin 12.12.2020 tarihli, SPIEGEL Wissenschaft internet sayfasında yayınlanmış, ‘’Das ist erst der Anfang’’ başlıklı yazısından alınmıştır.

CAHİT GÜNAYDIN – Friends of Tuva.

Leave a Reply