Manifesto Özeti (bildirge):
(Manifesto bütünü 01.05.2023, Rev 2.0, https://bit.ly/3NjAsgu )
Özür diliyor ve geri dönüyoruz!
“Bildiğimiz ve henüz varlığından haberdar olmadığımız tüm canlı ve cansızlar, bir bağlantılı bütün olarak, o bütüne uyum göster(e)meyenleri içinden atıp yenilerini üreterek yeni dengeler oluşturur. Bu süreçte, bütünün herhangi bir öğesinin görmezden gelinebilecek her hakkı, o varlıkla etkileşim halindeki diğerlerince yeni bir denge kurulana kadar diğer varlıklardan -orantısız da olabilecek ölçülerde- tazmin edilir.”
Tazmin Yasası adı verilebilecek yukarıdaki satırlar, varlığımızı sürdürdüğümüz çevre konusundaki en yol gösterici ilkedir denilebilir.
İnsan türü olarak geliştiregeldiğimiz uygarlık, diğer paydaş türlerin haklarını çeşitli ölçülerde çiğneme pahasına, kendi türümüzün geleceğini de sonlandırabilecek bir yol ayrımına geldi.
Gelinen yol ayrımındaki açmaz, kendini yenileyebilirlik sınırını kimi alanlarda aşmış doğa bütünü’nün geriye döndürülebilmesi yolunda, uygarlık ölçütü olarak tanımladığımız hangi öğelerden ne ölçülerde vazgeçilebileceği; ayrıca da bu sürecin herhangi bir pazarlığa kapalı olduğu katı gerçeğine, bu öğeleri koruma amacıyla direnecek olanların nasıl caydırılabileceğidir. Olmak ya da olmamak noktası bu açmazda saklı görünüyor.
Şimdi, avcı-toplayıcı sürdürülebilir geçmişimizden çok uzaklarda; toplu kuşkusuzluklarla peşine takılıp geldiğimiz konfor bağımlılıkları ve onları kutsayan ideolojilerimizle derin bir yalnızlık ve hayal kırıklığı içindeyiz.
Yeni paradigma “kendini yenileyebilir yaşam” misyonuna katkı verebileceğini taahhüt edip bunu gerçekleştiren herkesin eşit ağırlıkla yer aldığı, zaman-coğrafya-dil gibi bariyerleri aşabilen ağ örgütlenmelerine dayalı olmalıdır.
Bu ağı oluşturacak olanların yalnızca insan türünden oluşması, beraberinde yine bugün içine düşülen açmazın sürmesine yol açacağı için, doğayı oluşturan canlılar, cansızlar ve bunların kültürlerinden oluşan bütünün birer insan temsilcisinin de bu ağ içinde bulunmaları kaçınılmazdır. Bu gerçekliğin farkında olan kimi toplumlar, bazı türlere non-human person (insan olmayan kişi) kimliğini yasal olarak tanırken, bazıları daha ileri giderek yönetim kurullarına birer doğa temsilcisi atamaya başlamışlardır.
Bir ağın işlevlerini iyi yapabilmesi için gereken “temel ahlak ilkesi”, “etkileşim kuralı” ve “sorun çözmede kullanılacak akıl” olarak önerilebilecek olanlar ise, “zarar verme”, “farklılıklar arası protokollar” ve “ağ aklı”dır.
Türümüzün biricikliğine ve sonsuz sayıdaki varlığın insana -yok olmaları ya da sömürülmeleri pahasına- hizmet için var edildiğine inandırılmış olarak buraya kadar geldik ve şimdi yanlış sapaktan girdiğimizi, ancak “dışımızda olduklarına inandıklarımızla birlikte” bir bütün olarak anlam taşıdığımızı fark ediyoruz.
Hepsinden özür diliyor ve geri dönüyoruz. Onlardan özür dilerken, biz özür dileyenlerin nerelerde yanıldığımızı; bu yanılgıların tarihsel süreçlerini irdeleyeceğimize ve kendi dışındakileri yok etmeyen yeni yaşantıların nasıl şekillendirileceğinin kendini çoğaltıcı tohumlarını sunmaya da söz veriyoruz.
Misyon (Özniyet):
“Bütün” olarak nitelenen ve birbiriyle dayanışma halinde varlığını sürdürebilen canlı ve cansız tüm varlıkların haklarının gözetimi değerinin, bu hakları olumlu veya olumsuz etkileyebilecek tüm kişisel ve kurumsal paydaşın değer sistemlerine yerleştirilmesi temel niyettir.
Vizyon (Büyük İddialı Sonuç):
Tüm kişi ve kurumlar, yaşamlarının her alanındaki tutum ve davranışlarında “bütün”ün sürdürülebilirliğine olumsuz etki yapmayacak alışkanlıkları edinmişler, bunları yaşamlarının doğal uzantıları haline getirmişlerdir. Bu vizyonun kısa ifadesi “zarar verme”dir; hiçbir şeye ve de kendine!
Özdeğerler:
Misyon ve vizyon ifadeleriyle belirlenen amacı gerçekleştirme yolunda, yol boyunca gözetilecek değerler şunlardır:
(a) Arzulanan tutum ve davranışların gerçekleşmesi yolunda mümkün olan azami ölçüde doğal yolları benimsemek, ceza ve ödül yoluyla yaptırıma asgari ölçüde yer vermek,
(b) Arzulanan tutum ve davranışlara sahip kişi ve kurumları yaygınlaştırmanın temel taşıyıcıları olarak benimsemek.
(c) “Ağ Aklı”ndan her fırsatta yararlanmak.
Gerçekleştirme Stratejisi:
Strateji, bir amacı gerçekleştirme yolunda birbirine zıt etkilere sahip öğeler arasındaki olası “açmaz dengelerinin kırılması”na1 yardımcı olabilecek önlem(ler)dir. Buna göre, tanımlanan Büyük İddialı Sonuç (vizyon) için aşağıda açıklanan bir “taşıyıcı” kullanılacaktır.:
(a) (İstanbul, İzmir ve diğer yıkıcı deprem beklentisi olan yöreler için) Yörede beklenen depremleri bir fırsat olarak kullanarak Adil Yaşam’ın taşıyıcısı yapmak. Beklenen depremin sürekli bir korku yaratma aracı olarak kullanımı yerine, bir değişim aracı olarak kullanımı bu açmazın kırılmasında değerli bir stratejik araçtır.
Depreme hazırlığın kamu eliyle yapılabilecek olanlarının (binaların yıkılması, toplanma alanları oluşturulması, yolları serbest bırakacak araç park alanları oluşturulması gibi) dışında geniş bir alan tamamen “bireysel hazırlığa” bağlıdır.
“Deprem öldürmez bina öldürür” şeklinde sloganlaşan söylem yerine “deprem öldürmez, deprem öncesi, sırası ve sonrasında ihtiyaç olan tutum ve davranışları kazanmamış ya da bazılarını değiştirmemiş olmak öldürür” söyleminin benimsenmesi gerekir.
Çoğu kişi ve kurum bunu bilse de, kolaylaştırıcı araçlar olmaksızın bu hazırlık genellikle gerçekleşemez.
Adil Yaşam Projesi, bu yolda Deprem Zararlarını Azaltmak: Nasıl? Başlıklı belgesinde iki kolaylaştırıcı bölüm ortaya koyuyor2:
(1) Kendini değiştirme bölümü: Herkes bazı alanlarda kendini değiştirmek ister ve bazıları deprem açısından da önem taşır. İnternet üzerindeki Kendini Değiştirme bölümünden yararlanacak kişiler, hem onlarca değişim alanı fikrinden seçim yapabilecekler, hem de bu bölümü zenginleştirici katkılar yapabileceklerdir. Kişiler bu fikirlerden deprem açısından da yararlı olabileceklere kendileri karar vereceklerdir. Bu yaklaşımın bir özelliği, her değişim isteğinin yerine getirilmemesi halinde kişilerin kendilerinin karar verecekleri bir yaptırım içermesidir.
(2) Bireyler, aileler ve kurumlar arası dayanışma bölümü: İnternet üzerinden Yöre halkının katkılarına açılacak bu bölüm her afette işe yarayacak, halkı bir dayanışma toplumu haline getirecektir.
(b) Proje Türkiye’deki tüm kurumlar açısından bir örnek olabilecektir.
Fikirlerinizi Paylaşın.
Formu kullanarak düşüncelerinizi bizimle paylaşabilir ve bu içeriği geliştirmemize yardımcı olabilirsiniz.
Kaynaklar
1 Strateji açıklama ve tanımı için: Tıklayınız, Tıklayınız
2 Bu iki kolaylaştırıcı, “Deprem Zararlarını Azaltmak: Nasıl?” adı altında bir kitapçık olarak bulunmaktadır.
Uzun yıllardır LGBTi haklarında STK larda bulunup anlamaya çalıştım. Oradan yaygın bir klişe: “Kimin ahlakı?”. Bu klişeden esinlenerek ben de burada soruyorum: Kimin adaleti? Kanımca dünyanın var oluş amacı “adil” olmak değil ki, adalet insan bilincinde oluşmuş soyut bir kavram, sözcüğün ifade ettiği kavram da kişiden kişiye farklı olabilir. Zaten yaşamın tarihine bakıldığında (tarih gerçekleri yansıtıyor ise) yaşam ne denli adil olmuş ki?
Biz en iyisi bizim dışımızdaki dünyaya nizam vermeye çalışmaktansa, kendi içimize dönüp, “ben kimim, var oluş nedenim nedir, neden bu çağda ve bu coğrafyada varım” gibisinden soruların yanıtlarını bulmaya çalışalım.
https://www.kemalgencay.com/yazi/02/varolus/
https://www.kemalgencay.com/yazi/09/varolus1/
En büyük değer “var” olmaktır, varlığınızla kalın
Sevgiler
Kemal Gençay
Deep-Ecology (bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/derin-ekoloji–deep-ecology-) “kimin adaleti” sorusuna bir cevap olabilecek bir “referans kavram tabanı” oluşturuyor. Bunun “mutlak doğru” olması tabii ki beklenemez (zaten öyle bir kavram da olmayabilir); ama üzerinde anlaşılmış bir referans düzlemi tanımlar.
Dünyaya nizam vermeye çalışmakla, “ben kimim, var oluş nedenim nedir, neden bu çağda ve bu coğrafyada varım” sorularıyla içe dönük nizam varma eylemleri aslında aynı amaca yönelik. “Kendime nizam verirsem dünyaya da vermiş olurum” varsayımının bir ifadesi ve de dünyaya nizam verme araçlarından akıllıca birisi.