Rev 0.0, https://bit.ly/3B0qYAr
Sorun ve bulamaç tabirlerinden nelerin kastedildiğini tekrarlayarak başlayayım: Sorun, istenmeyen bir durumu anlatıyor; ve istendik bir durumun gerçekleşmesi karşısındaki engelleri de kapsıyor.
Bulamaç ise daha karmaşık bir terim. Çeşitli sorunların bir araya gelerek, hem kendilerinin hem de aralarındaki etkileşim nedeniyle üreyen yeni sorunların bütününü ifade ediyor. Dahası, gerek etkileşimler yoluyla oluşan yeni sorunlar, gerekse başka nedenlerle doğabilecek sorunlar sürekli olarak birbirleriyle etkileşime girerek, aynen kefir mayasının giderek büyümesi gibi çoğalıyorlar.
Bu sorunlar yumağını -daha önceleri yumak, stok vb isimler takmıştık- daha yakından inceledikçe, yumak, stok vb adlandırmaların ima ettiği “karışım”dan çok, bir “bileşim”in söz konusu olduğu sonucuna varıldı. İçinde un, su, pekmez, tereyağı gibi bileşenlerin bulunduğu bulamaç, kendini oluşturan bileşenlerin özelliklerinin yanısıra, bileşiğe özgü yeni özellikler de içeren bir yapıya dönüşür.
Yumak ve stok benzetmesine göre bulamaç benzetmesinin farkı bir adlandırmadan daha fazlasıdır. Bir yumak veya stoku oluşturan bileşenler sabırlı bir çabayla ayrıştırılabilirken; bulamaç içindeki bileşenler ayrıştırılamaz.
Başka bir benzetmeyle, bulamacın görüntüsünün (n) yüzlü bir çokyüzlü’nün üzerine düştüğü varsayılsın. Çok yüzlünün her bir yüzü, bir toplumdaki çeşitli sosyo-ekonomik kesitlerden birisini temsil eder. Bulamacın bir sorunlar bileşiği olduğu düşünülürse, çokyüzlünün her yüzüne düşen görüntü (yani sorun algısı) bir diğerinden farklı olacak; empati yeteneği hariç tutulursa, bir kesim için sorun olarak görünen, bir diğeri için sorun olarak algılanmayacaktır. Halbuki sorunlar bulamacı aynıdır.
Bu benzetme, toplumun mevcut bir durumu nasıl bu denli farklı okuyabildiğine bir açıklama da getirmektedir. Halk ağzındaki “tok açın halinden anlamaz” deyişi muhtemelen bu açıklamaların veciz bir formudur.
İyi de bu açıklama sorunların çözümüne yararı var mı?
Evet, var, hem de birkaç türlü.
Birisi, sorunların çözülebilmesi için önce anlaşılmaları ve de doğru anlaşılmaları gerekiyor. Sorunların yapısıyla uğraşmayan, onların rahatsız ediciliklerini, çokyüzlünün salt üzerinde oturduğu yüzeyi dikkate alarak azaltmaya çalışan çoğunluk, başkalarının rahatsız olduğu konulara da anlayış göstermekle yetinir.
Bu sorunları çözmekle kendini görevli sayan siyasetçiler ise, çokyüzlünün yüzlerce yüzü yerine, kendisine en çok yansıyan seslerin geldiği yüzde somutlaşan sorunlara eğilir ve bulamacın bütününü dikkate almadan sadece o bir veya birkaç sorunu çözmeye çalışır. Bunun kaçınılmaz sonuçlarından başlıcası, bir alandaki olası iyileşmenin, diğer alanlarda yol açacağı ilave bozulmalardır.
Sorunların bu “etkileşimle büyüme” ve toplumun sosyo-ekonomik yapısını temsil eden “çokyüzlü üzerindeki yansıma” özellikleri, çeşitli sivil girişimleri de yanıltarak, kendilerine önemli görünen yüzler konusunda örgütlenerek suboptimal bir evrende toplumu ikna edebildikleri ölçüde maddi ve manevi destekler devşirirler.
Bu haliyle durum, kuantum mekaniğindeki dalga çökmesi olayına pek benzerdir. Çökme öncesinde olay yok ya da her yüzeyde olası iken, gözlem yapılmaya başlandığında “somut olarak sadece bir noktada var”dırlar.
Sorunların bu şekilde anlaşılmaya başlanması, çözüm yolunda iyi bir adımdır. Gerek bulamaç bileşenlerin karşılıklı etkileşimi, gerekse dışındaki ortamda oluşan yeni sorunların bulamaçla etkileşimi sonunda giderek daha karmaşık (ve anlaşılmaz) hale gelen bulamacın küçültülmesi ancak bu yolla mümkündür..
Dikkat edilirse bulamaç örneğini oluşturan bileşenler (un, su, pekmez, tereyağı) birbirinden üretilemez temel besin maddeleridir. O halde amaç, doğrudan bu temel maddelere müdahale edilip, bulamacın hem oluşumu hem de büyüklüğü kontrol altına almak olmalıdır.
Bu açıklamanın ikinci yararı, çokyüzlünün her yüzünde ayrı bir sorun görüp, kendi evren tasavvurunu bunlardan birisine göre şekillendiren ve o tasavvura uygun görmediği yaklaşımlardan uzak durarak istirahat durumuna geçen çok sayıda birikimli insanı bir şekilde ikna edip, bulamacın yapı taşlarına eğilme konusunda değerli katkılarını alabilme imkanıdır.
Sonuç: 2023 seçimleri yaklaştıkça iç ve dış ilgi sahiplerinin ortalığa sürdüğü heyecanlandırıcı olaylar, burada açıklanan yaklaşımı daha değerli hale getiriyor.
Nelerin yapılabilir ve buna göre nelerin yapılması gerektiği, ancak bulamaç yapısı ve onun yapı taşları dikkate alınarak ortaya konulabilir. Böylece, çoğunluğun peşinde koştuğu “gür sesli bir babayiğit”, “herkese hesap soracak bir savcı”, “yeni bir Atatürk”, “herkesin aklını başına toplaması” gibi, hızlı, kesin, ağrısız, ucuz bir suboptimal çözüm yerine, gerçekçi, zamana yayılmış, herkesin katkılarına ihtiyaç gösteren bir çözüm ortaya çıkacaktır.