Skip to main content

“Kalahari’nin Kayıp Dünyası’nda Laurens van der Post, Kalahari Çölü’ndeki Bushmenler arasında yaşadığını ve yıldızları duyamamasına ne kadar şaşırdıklarını anlatıyor. İlk başta şaka yaptığını ya da yalan söylediğini düşünmüşler. Gerçekten yıldızları duyamadığını fark ettiklerinde ise çok hasta olduğu sonucuna varmışlar ve büyük üzüntü duymuşlar. Çünkü Bushmenler doğayı duyamayan birinin en ağır hastalığa yakalanmış olması gerektiğini biliyorlardı.
İnsanların gezegende bulundukları neredeyse tüm zamanlar boyunca, türlerin sınırlarını aşan düzenli konuşmalar hayatın doğal bir parçasıydı. Ne yazık ki günümüz dünyasında bu garip bir davet gibi görünüyor; çoğu insan böyle bir sohbeti başlatmakta zorluk çekiyor. Belki de bunun nedeni bize çok küçük yaşlardan itibaren doğayı ayrı, yaşamdan yoksun bir nesne, bir meta olarak algılamamızın öğretilmiş olmasıdır. Bu yanlış algı, kültürel hastalıklarımızın temelinde yatıyor gibi görünüyor.
İnsanlığın Dünya’nın duyarlılığını algılama yeteneği, hayatta kalmamız ve yeryüzündeki tüm yaşam için kritik öneme sahiptir.
Doğa ile iletişim halinde olma özlemi bizi harekete geçirebilir. Ve belki de doğal dünya da bizimle bu ilişkiyi özlüyordur…”
Rebecca Wildbear, Animas Vadisi Enstitüsü

One Comment

  • Bayram Durmuş dedi ki:

    Soru: Modern dünya olanakları ve çerçevesi içinde yaşayan bizler ruhumuz olduğunun farkında oluyor muyuz?
    Cevap: Olmuyoruz.
    Ama doğaya yakın yaşayan insanlar farkındalar ya da farkında olduklarını zannediyorlar.

    Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle (Kızılderili) yola koyuluyor.
    Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar.
    Aynı hızla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve öylece beklemeye başlıyorlar.
    Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.
    Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyulduktan sonra tepenin üstündeki görkemli İnka tapınaklarına geliyorlar.
    Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere soruyor,
    “Hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik?”
    Yaşlı rehberin cevabı;
    “Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik.”

Leave a Reply